- Katılım
- 29 Eyl 2024
- Mesajlar
- 92
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 6
Neredeyse on yılı aşkın bir hayaldi benim için bisiklet ile şehirlerarası uzun tur yapmak.
Hayalini kurdum kurdum ve geçen yıl da yine 22 senelik hayalim olan bisikletimi aldıktan sonra tur hayalimi hayata geçirmeye karar verdim.
Hatta bir kısmımız hatırlar bile burada onlarca soru sordum, öneriler aldım bir cok seyi okuyup fikir geliştirdim ve nihayetinde geçtiğimiz 10 temmuzda yola koyuldum.
Bu turu yaparken bir amacım vardı. Dünyanın ilk tarihçisi olan Herodot'un kitabında bahsi geçen yerleri gezecektim. Rotamı da buna göre çizdim.
İstanbul ve trakya üzerinden çanakkale, oradan boğazı geçip Truva Asos ayvalık derken İzmir'den sonra çok merak ettiğim Lidya başkenti Sardes ve tekrar kıyı şeridine dönüp Antwlya'ya kadar sürme planım vardı.
Hiç yüklü bisiklet ile sürüş denemesi yapmamıştım. Keza Antalya'ya taşınıyor olduğumdan bunu yapacak vaktim de olmamıştı. Ilk yüklü bisiklete bindim ve sürerken gerçekten garipsedim. Daha 30 metre gittim ki heybelerimden birisi jant tellerime takılmaya başladı. Kalk düzelt filan derken Metrobüs durağına kadar gittim.
İstanbul içinde fazla vakit harcamamak için beylikdüzü ne kadar metrobüsle gittim. Sonrasında ise heyecanlı maceram başlamış oldu.
Yüklü bisiklet ile sürmeye çabuk adapte oldum. İstanbul - Tekirdağ yolunda hiç zorluk yaşamadım. Hatta karşıma çıkan rampalarda hiç tıkanma bile yaşamdım. O gün amacım Marmara Ereğlisi'ne varmak ve orada bir camping'te kalmaktı. İlk günkü kamp tecrübemi tek basima, hem de hic bilmedigim bir yerde ücretsiz bir köşede yapmaya cesaret edemedim.
Sonradan düşünsem bile bir yer bulamadım açıkçası.
Yolda bir kaç kez mola verdim. Özellikle de su içmek ve küçük bir şeyler atıştırmak için. Tabi şehirlerarası yolda hiç bu kadar uzun sürmemiştim. Şehirden kaçmak kesinlikle çok güzelmiş daha ilk saatlerde bunu anladım.
Ama her şey böyle hoş güzel giderken kader ağlarını örüyordu ve güneşin altında terleyen ben ilk çiseleyen yağmur damlaları altında kendini çok ferahlamış ve hoşnut hissediyordum.
Silivri'den çıktım. artık Marmara ereğlisi'ne iyice yaklaşıyordum. O gün amacım Herakleia - Perinthos antik kenti buluntularını görmek, Marmara ereğlisi deniz feneri karşısında kahve içip çadırımda uyumaktı. Hatta Marmara ereğlisi girişinde kamp yapan bir grup gördüm, alana para vermemişlerdi. Yolu 3 5 kilometre uzatacak olsam da oraya dönmeyi düşünmüştüm. Ama marmara ereğlisi'ne girdim ve yağmur şiddetini arttırmaya başladı.
Bir parkta konserve yiyeceklerimi hızlıca yiyerek kalktım. Yağmur öyle arttı ki ne deniz feneri ne antik park' ı gözüm görür oldu. Doğruca belirtmediğim ücretli camping'e gittim.
Açıkçası küçük bir kazık yedim diyebilirim. Normalde google da 25 lira yazıyordu ama benden 30 lira istediler. Yağmurda gözüm bir şeyi görmediğinden ve 5 tl için kıyamet kopartmayacağimdan parayı verdim.
Kuru bir yerde çadırımı yardımla kurdum. Ha bu 5 liralık şeye rağmen gerçekten bana yardımsever davrandıklarını söyleyebilirim. Akşama çay kahve vs.ikram ettiler. Telefonum o bölgede nedense çekmiyordu, evdekiler ile iletişim kurmama yardım ettiler vs.
O gece yağmur altında çadırımda uyudum. Nispeten az yağmur alan zula bir köşede de olsam çadırım oldukça ıslandı. Sabah 7 gibi kalktım. Kamp yaptığım yer otoyolun hemen kenarında olduğu için gece araba gürültüsünden çok iyi uyuyamamıştım. Hala yorgundum. Ama acele etmem gerektiğinden çadırın suyunu atıp ıslak şekilde topladım.
Alıntı Konudur.
Hayalini kurdum kurdum ve geçen yıl da yine 22 senelik hayalim olan bisikletimi aldıktan sonra tur hayalimi hayata geçirmeye karar verdim.
Hatta bir kısmımız hatırlar bile burada onlarca soru sordum, öneriler aldım bir cok seyi okuyup fikir geliştirdim ve nihayetinde geçtiğimiz 10 temmuzda yola koyuldum.
Bu turu yaparken bir amacım vardı. Dünyanın ilk tarihçisi olan Herodot'un kitabında bahsi geçen yerleri gezecektim. Rotamı da buna göre çizdim.
İstanbul ve trakya üzerinden çanakkale, oradan boğazı geçip Truva Asos ayvalık derken İzmir'den sonra çok merak ettiğim Lidya başkenti Sardes ve tekrar kıyı şeridine dönüp Antwlya'ya kadar sürme planım vardı.
Hiç yüklü bisiklet ile sürüş denemesi yapmamıştım. Keza Antalya'ya taşınıyor olduğumdan bunu yapacak vaktim de olmamıştı. Ilk yüklü bisiklete bindim ve sürerken gerçekten garipsedim. Daha 30 metre gittim ki heybelerimden birisi jant tellerime takılmaya başladı. Kalk düzelt filan derken Metrobüs durağına kadar gittim.
İstanbul içinde fazla vakit harcamamak için beylikdüzü ne kadar metrobüsle gittim. Sonrasında ise heyecanlı maceram başlamış oldu.
Yüklü bisiklet ile sürmeye çabuk adapte oldum. İstanbul - Tekirdağ yolunda hiç zorluk yaşamadım. Hatta karşıma çıkan rampalarda hiç tıkanma bile yaşamdım. O gün amacım Marmara Ereğlisi'ne varmak ve orada bir camping'te kalmaktı. İlk günkü kamp tecrübemi tek basima, hem de hic bilmedigim bir yerde ücretsiz bir köşede yapmaya cesaret edemedim.
Sonradan düşünsem bile bir yer bulamadım açıkçası.
Yolda bir kaç kez mola verdim. Özellikle de su içmek ve küçük bir şeyler atıştırmak için. Tabi şehirlerarası yolda hiç bu kadar uzun sürmemiştim. Şehirden kaçmak kesinlikle çok güzelmiş daha ilk saatlerde bunu anladım.
Ama her şey böyle hoş güzel giderken kader ağlarını örüyordu ve güneşin altında terleyen ben ilk çiseleyen yağmur damlaları altında kendini çok ferahlamış ve hoşnut hissediyordum.
Silivri'den çıktım. artık Marmara ereğlisi'ne iyice yaklaşıyordum. O gün amacım Herakleia - Perinthos antik kenti buluntularını görmek, Marmara ereğlisi deniz feneri karşısında kahve içip çadırımda uyumaktı. Hatta Marmara ereğlisi girişinde kamp yapan bir grup gördüm, alana para vermemişlerdi. Yolu 3 5 kilometre uzatacak olsam da oraya dönmeyi düşünmüştüm. Ama marmara ereğlisi'ne girdim ve yağmur şiddetini arttırmaya başladı.
Bir parkta konserve yiyeceklerimi hızlıca yiyerek kalktım. Yağmur öyle arttı ki ne deniz feneri ne antik park' ı gözüm görür oldu. Doğruca belirtmediğim ücretli camping'e gittim.
Açıkçası küçük bir kazık yedim diyebilirim. Normalde google da 25 lira yazıyordu ama benden 30 lira istediler. Yağmurda gözüm bir şeyi görmediğinden ve 5 tl için kıyamet kopartmayacağimdan parayı verdim.
Kuru bir yerde çadırımı yardımla kurdum. Ha bu 5 liralık şeye rağmen gerçekten bana yardımsever davrandıklarını söyleyebilirim. Akşama çay kahve vs.ikram ettiler. Telefonum o bölgede nedense çekmiyordu, evdekiler ile iletişim kurmama yardım ettiler vs.
O gece yağmur altında çadırımda uyudum. Nispeten az yağmur alan zula bir köşede de olsam çadırım oldukça ıslandı. Sabah 7 gibi kalktım. Kamp yaptığım yer otoyolun hemen kenarında olduğu için gece araba gürültüsünden çok iyi uyuyamamıştım. Hala yorgundum. Ama acele etmem gerektiğinden çadırın suyunu atıp ıslak şekilde topladım.
Alıntı Konudur.